Son zamanlarda ismini sık duyduğum ancak hakkında pek fazla bilgimin olmadığı bir isim Prof. Dr. Burhanettin Can Hoca… Gazete yazılarıyla ve verdiği seminer ve konferanslar ile ciddi bir gayretin içinde olduğunu tahmin ediyorum.
Geçtiğimiz günlerde Burhanettin Can Hoca’yı Akabe Vakfı’nda çalışan gençlere verdiği seminerde dinleme imkânımız oldu. Bu semineri dinleyince hoca hakkındaki ilk kanaatim; samimi ve dertli bir mümin olduğu yönündeydi. Kalpleri ancak Allah bilir ancak ben o gün orada Hocamızı iman için, İslam için çırpınma refleksine sahip bir münevver olarak müşahede ettim.
Burhanettin Can Hocamız, o gün heybesinde yüzlerce slaytla salona geldi ve bunların içerisinden bazılarını seminere katılanlarla paylaştı. Anladığım kadarıyla kendisi bir “slaytsever”di. Bir de gelmiş geçmiş anketlerin ve sosyolojik araştırmaların verilerinden azami derecede istifade ediyordu. Söylediğine göre anketlerde Türkiye’deki insanların yüzde seksen beşi dinden etkilendiğini ve hayatına dinin etki ettiğini düşünüyormuş. Namaz kılma ile ilgili anketlerden ise namaza ilginin yüzde yirmi bir olduğu sonucu ortaya çıkmış. Yine anketlere göre namaz kılanların çoğu hanımlarmış.
“Avrupa Birliği normları” ne demek?
Hocamızın bu seminerde gördüğüm bir güzelliği şuydu ki birçok kimsenin; “Bunları söylersem beni kapıya bacaya koymazlar, buralarda da konuşturmazlar” diyerekten girmeye çekindiği konularda hakkın hatırını üstün tutarak konuşmaktan çekinmemesiydi. Örneğin Büyük Orta Doğu projesinden bahsetmesi ve onun tehlikelerini ortaya koyması, Avrupa Birliğine karşı olması, bunun örnekleridir. Bilirsiniz, bugün iktidara karşı kendisini borçlu hissedenlerin girmeye çekindiği konulardır bunlar. Oysa diğer taraftan İslam Birliğini savunmak, bütün Müslümanların Kur’anî bir sorumluluğudur.
Burhanettin Hocamız şu meseleyi çok güzel ortaya koydu: Bir taraftan toplumun ahlaki seviyesinin düştüğünü söylemenin, dizilerden, reklamlardan rahatsız olmanın, diğer taraftan da Avrupa Birliği normlarına uymamız gerektiğini söylemenin bir çelişki olduğunu ifade etti. Bu konuda şu uyarıda bulundu: “Bütün yasalar, Avrupa Birliği normlarına göre, Avrupa kültür ve medeniyetine uygun olarak değiştiriliyor. Bunun bedelini gün gelecek ödeyeceğiz.” Biz zaten “Avrupa Birliği normları” diye diye zinayı da suç olmaktan çıkartmamış mıydık? Burhanettin Hoca bu konuda çeşitli hatırlatmalarda bulundu. Başbakan’ın “Biz Müslüman ülkeyiz, zina suç olmalı” dediğini de aktaran Burhanettin Hoca, bunu sivil topluma yöneltilen “bu konuda taleplerinizi iletin” şeklindeki bir mesaj olarak anladığını söyledi.
Müslüman bazı şeylere tavır koymalıdır
Bize çocukken demokratik ortamlarda hak talebinin daha rahat yapılacağını söylerlerdi. Oysa şimdi bakıyoruz ki Müslümanlar demokratik ortamda talepsiz ve tepkisiz bir hale getiriliyorlar. Göstermemiz gereken karşı duruş konusunda Burhanettin Can Hoca şunları söyledi: “Biz Müslümanız dediğimiz anda, birçok şeye tavır koyma, muhalefet etme hakkımız var. Bunun ötesinde biz liberaliz, biz muhafazakâr demokratız, biz Avrupa Birliği’nden yanayız gibi ifadeler kullandığınız zaman, hiç kimsenin gayriahlakî ortamdan şikâyet etmeye hakkı yoktur. Toplumun ahlakî ortamından ve de eğitim sisteminden şikâyet etmeye hakkı yoktur.”
Bir elde kadeh bir elde Kur’an
Liberal ve demokrat bir çizginin bizi İslam’a götürmeyeceğini söyleyen Burhanettin Can Hoca, Ömer Hayyam’ın yüzyıllar önce söylediği; “Bir elde kadeh bir elde Kur’an/ Ne tam kafiriz ne tam Müslüman” beytini aktardıktan sonra onu günümüze şöyle uyarladı: “Bir elde laiklik bir elde İslam./ Ne tam laikiz ne tam Müslüman.” Belki de hoca bu sözü ile muhafazakâr demokratlık dedikleri şeyi tam da güzel bir şekilde özetlemiş oldu. Burhanettin Can Hoca bu konuda bir de şu tavsiyede bulundu: “Lütfen laikliğin felsefesi ile ilgili kitapları açıp okuyun. Allah’ın ve ahiret hayatının göz önüne alınmadığı, dinin hiçbir hükmünün görünür, yaşanır hayatta uygulanmadığı bir yaşam tarzıdır.”
Değerlere karşı savaş veriliyor
Türkiye’de değerler üzerinden adı konulmamış bir savaş verildiğini söyleyen Burhanettin Can Hoca, çocuklarımıza, gençlerimize ve ailemize biri dışarıdan bir de içeriden olmak üzere iki noktadan saldırı olduğunu söyledi. Dışarıdan gelen menfi tesirlerin malum olduğunu söyleyen Burhanettin Hoca, içerden gelen saldırı ile ailenin yıkılmaya çalışıldığını söyledi. Televizyon ve internetin yaptığı tahribatla adeta yeni neslin yitirildiğini söyleyen Hoca, Türkiye’deki çok az medya kurumunun toplumun değerlerini koruma savaşı verdiğini söyledi. Bu medya organlarının da aynı zamanda bir yaşama savaşı verdiğini ifade etti. Gayriahlaki dizilere reklam verenlere karşı tavır alınması gerektiğini, o ürünlerin kullanılmaması gerektiğini de sözlerine ekledi.
Sinemayı ve müziği önemseyin
Türkiye’de yapılan araştırmalarda gençlerin vazgeçilmeyen alışkanlıkları bahsinde müziğin son derece etkin olduğunun görüldüğünü söyleyen Burhanettin Can Hoca, bu konuda şunları söyledi: “Bizim iş adamlarımıza bir çağrı yapmamız gerekiyor. Kendi kültür ve medeniyetimize uygun müzik, sinema filmleri ve çizgi filmi üretmek için bir sektör kurma noktasında onlara çağrıda bulunuyoruz. Biz milletçe fakire fukaraya yardım konusunda seferber oluyoruz, yurt dışındaki kardeşlerimize yardım konusunda da seferber oluyoruz ama gençliği elimizden alıp götüren müzik ve sinema sektörüne yatırım yapmıyoruz.”
Ergenlik döneminde rol model önemlidir
Gençlik için örnek şahsiyetlerin önemine de değinen Burhanettin Can Hoca, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gençlik için en önemli mesele kendisine rol model, idol olarak aldığı kimselerin kim olduğu meselesidir. Ergenlik dönemine girmiş çocuklarımızın dolaplarında ya artistlerin, ya futbolcuların resimleri var. Rol model olarak kendilerine onları seçiyorlar. En çok yardıma ihtiyaç olan dönem bu dönemdir. Bu dönemde rol model ön plana çıkar.”
Çocuklara ve gençlere yönelik yapılan her türlü hayırlı faaliyetin desteklenmesi gerektiğini söyleyen Burhanettin Can Hoca; “Dünyayı düzeltmek istiyorsak işe insanı düzeltmekten başlamalıyız” dedi. Bu konuda şu hikâyeyi anlattı: Baba çocuğuna parka gitmeye söz veriyor. Çocuk babasına “gidelim” diyor ama babası tuttuğu takımın maçını izliyor. Önünde bir gazete var. Gazetenin bir sayfasını güzelce parçalıyor. Çocuğa; “Gazetedeki bu dünya resmini eski haline getir, biz dediğin yere gidelim” diyor. Çocuk on dakikada haritayı eski haline getiriyor ve babasına; “Hadi gidelim” diyor. Babası çocuğun bunu nasıl başardığını merak ediyor ve soruyor. Çocuk “baba” diyor; “Haritanın arkasında insan resmi vardı, ben onu düzeltince dünya da düzeldi.”
Hangisini beslersen o gelişir
Burhanettin Can Hoca’nın anlatımını süslediği bir diğer hikâye de şuydu: Kızılderili çadırının önünde iki tane köpek var; bir siyah, biri beyaz. Torun dedesine; “Niye bizim çadırın önünde iki tane köpek var; boğuşup duruyorlar” diyor. Çocuğun başını okşayan dede; “Onlar benim için semboldür. Biri iyiliğin, biri kötülüğün sembolü… Ben bu köpeklerin mücadelesine baktıkça içimde kavga edip duran iyiliklerle kötülükleri hatırlıyorum” diyor. Çocuk bu sefer, “Peki dede bunlardan hangisi kazanacak” diye soruyor. Dedenin cevabı ise çok ibretlik oluyor: “Hangisini beslersen…”
Cemaatler arası kardeşlik önemlidir
Burhanettin Can Hoca, bendenizin de önemsediği ve önemli bulduğu cemaatler arası iletişim ve buna bağlı olarak farklı cemaatlerin birbirini sevip sayması meselesi üzerinde durdu. Farklı cemaatler arasında kavgayı engelleme sorumluluğumuz olduğunu, buna mecbur olduğumuzu, Allah’ın ipine hep birlikte sarılmamız, bölünüp parçalanmaktan sakınmamız gerektiğini, bunun da Kur’an’ın emri olduğunu söyledi. Bu konuda ayrıca şunları söyledi: “Farklılıklarımız mutlaka olacak ama ortak noktalarda birleşmeliyiz. Çünkü bir sel geliyor, bu sel karşısında dayanışmaya ihtiyacımız var. Gençliğe bu anlamda bir görev düşüyor. Arada köprü olacak basireti ve fedakârlığı göstermemiz lazım.”
Karıncalardan ibret alın
Burhanettin Can Hoca son olarak son derece tesirli bir video izletti. Karıncalar dalda yürürken bir noktadan sonra ileri gidemiyorlar ve geri dönüyorlar. Dalın sonuna giden karınca geri dönüyor. Ancak iki tane kahraman karınca el ele veriyor ve iki dal arasında vücutlarını köprü yapıyorlar. Diğer karıncalar da oradan rahatlıkla geçiyorlar. Bu görüntü ümmete hizmet ve topluma hizmetle ilgili olarak benim açımdan son derece ufuk açıcı oldu. Hatta diyebilirim ki belki de onlarca kitabın vereceği faydadan daha etkiliydi.
23 Şubat 2013 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder