13 Mayıs 2017 Cumartesi

KULAĞINIZA MANDAL TUTTURUN, RAHATLAYIN


Evet; gerçekten de sağlığımız kulaklarımızın doğru noktalarına yapacağımız baskılarda gizli. Gün içinde ihtiyacımız olan enerji desteği de orada, uykusuzluğun dermanı da, ağrıların, sızıların ilacı da... Tepki bilimi (Refleksoloji) ve Reiki uzmanı Helen Chin Lui'ye göre vücudumuzun refleks haritası aslında kulaklarımızda bulunuyor; sinir uçları bakımından oldukça zengin olan kulaklarımız, belirli noktalarla sinir sistemimize direkt bağlı.
Her noktanın farklı bağlantısı, her noktaya mandal yardımıyla baskı yapmanın da farklı yararı var. Örneğin;

1. Nokta: Kulak üstü

Kulağınızın en üst kısmı direkt olarak omuzlarınız ve sırtınızla bağlantılıdır. Her gün birkaç dakika boyunca buraya mandal tutturduğunuz takdirde, omuzlarınız ve sırtınızdaki bir türlü geçmeyen o ağrılardan kurtulabilirsiniz!

2. Nokta: Kıvrımın üst ucu

Bu noktanın uzmanlık alanı ise iç organlarınız. Elbette buraya mandal tutturmanızın ciddi mide problemlerinizi, kalp ritim bozukluklarınızı tedavi edeceğini iddia etmiyoruz. Hafif sıkışmalarda, ağrılardaysa mandala başvurabilirsiniz :)

3. Nokta: Kulağın orta üstü

Bütün gün bilgisayar başında oturanlar, gün içinde ara sıra yürüyüş yapma gereğini itinayla ihmal edenler; bu nokta size hitap ediyor :) Kulağınızın orta üst kısmı vücut eklemlerinizle bağlantılıdır. Buraya baskı uygulayarak tutulmuş bacaklarınızı rahatlatabilir, eklem ağrılarınızdan kurtulabilirsiniz.

4. Nokta: Kulağın orta altı

Boğazınız mı ağrıyor? Sinüsleriniz mi doldu? Burnunuz mu akıyor? Özetle; virüslerle, bakterilerle iç içe, klasik bir kış mevsimi mi yaşıyorsunuz? Bu noktaya basınç uygulamanız size daha rahat nefes aldıracak.

5. Nokta: Kulak memesinin üst kısmı

Sindirim problemleri yaşayanların favori noktası da işte burası :) Kulak memenizin üst kısmına mandal tutturmanız sindiriminizi rahatlatır, mide ağrılarınızı hafifletir.

6. Nokta: Kulak memesinin alt kısmı

Son olarak kafanız ve kalbinize gelmiş bulunmaktayız. Migren ağrılarından baş ağrılarına, kafanızda oluşabilecek her ağrıyı azaltabilecek bu nokta, kan dolaşımınıza da katkıda bulunur.

8 Mayıs 2017 Pazartesi

Ne Akıl Kaldı Ne Hafıza

ÜNİVERSİTELERDEN birinde birkaç öğrenci ile şöyle bir deneme yapmışlar:
Öğrencilere çok kısa, çok basit, çok sade, çok kolay anlaşılır bir metin okumuşlar.
Şuna benzer bir metin: “Öğleden sonra saat 14.30, hava açık ve güneşli, Kadıköy iskelesi önünde otuz beş kırk yaşlarında bir bey bekliyor. Koyu mavi düzgün bir elbisesi var, kolunda pardösüsü, elinde James Bond çantası. Saçları arkaya doğru taranmış. Her halde birini bekliyor. Biraz sonra beklediği kişi geliyor. Otuz yaşlarında biri, spor ceketli, gri pantolonlu, omuzunda bir fotoğraf makinası asılı. Birbirlerini görünce tebessüm ediyorlar, kucaklaşıp el sıkışıyorlar, sonra konuşa konuşa çarşıya doğru yürümeye
başlıyorlar.”
Gördüğünüz gibi metin çok basit ve içinde soyut fikirler, kavramlar yok.
Okuma bittikten sonra öğrencilere, size okunan bu metinden hatırınızda kalanları kağıda geçiriniz demişler.
Facia bundan sonra ortaya çıkmış… Mavi elbise koyu gri olmuş. Bond çanta spor çanta olmuş, arkaya taralı saçlar yana taranmış, buluşan iki kişi tebessüm etmemişler, suratlarını asıp birbirlerine hiddetle söylenmişler, çarşıya değil, Haydarpaşa tarafına yürümüşler, yürürken de sinirli bir şekilde el kol hareketleriyle birbirlerine çıkışıyorlarmış…
Okunan metinde bazı detaylar unutulmuş.
Zamanımızın müzmin zaaflarından… Söylenileni, okuduğunu doğru dürüst anlamamak…
Bu hale nasıl geldik?
Deliler gibi cep telefonu ile meşgul olmak.
Televizyonların aptallaştırıcı, salaklaştırıcı yayınlarını seyretmek.
Medya.
Sersemletici eğitim.
Beynin iki yarıküresinin de iyi şekilde eğitilmemesi.
Marazî unutkanlık.
Dikkatsizlik.
Hafızasızlık.
İnsanlarımız robotlaştırılıyor.
Zombileştiriliyor.
Faydalı konulara duyulması gereken merak yok.
İnsanların ömrü dedikodu, zevzeklik, gevezelik, koşuşturma ile geçiyor.
Büyük şehirlerdeki trafik insanları insanlıktan çıkartıyor.
Göz zinası yaygın hale gelmiş ve beğenilen bir şey olmuş.
Okullarda karakter ve ahlak terbiyesi veril(e)miyor.
Bir kısım gazeteler ve tv’ler toplumu paganlaştırmak için açıkça ve sinsice çalışıyor.
Futbol holiganlığı.
Müstehcen resimler.
Dünyanın bütün ülkeleri bizim gibi mi?
Hayır… Geçen sene yetmiş küsur ülkenin öğrencileriyle yapılan PİSA yarışmasında Singapur, okuduğu metni anlamakta dünya birincisi oldu. Türkiye, elli küsuruncu olarak nal topladı.
1928’de bin yıllık yazımızın yasaklanıp Latin harflerine geçilmesinin acı yemişlerini toplamaya başladık.
Eğitimimiz o seviyeye düştü ki, okullarda bitişik yazıdan vaz geçildi.
Liselerden mezuniyet imtihanları kaldırıldı. Bakalorya sınavları da yok artık.
Okumaya istidadı olmayan herkes okutuluyor.
Yüksek kültürün ve medeniyetin temeli olan edebî Türkçe katl edildi.
Lise mezunu İngiliz Shakespeare’i okuyup anlayabiliyor ama Türkler, en büyük klasik şairleri ve edipleri olan Fuzulîyi okuyup anlayamıyor.
Edebî zengin lisan elden gidince yığınlar aha oha moha yuha yuh be amma da kral gibi ünlemlerle, homurtularla ifade-i meram etmeye başladılar.
1928’den önce ölmüş olan atalarının Türkçe mezar taşlarını okuyamayan cahil kuşaklar.
Eskiden yoz da olsa gazete kültürü vardı. Şimdi hakim olan tv kültürü.
Yazılı medenî kültür uçtu gitti, yerine şifahî bedevî kültür geldi.
Saçma sapan reklam kültürü. Ülkenin üzerine insanları geri zekalı yapan reklam yağmurları şarıl şarıl gürül gürül yağıyor.
Bu reklamları devamlı dinleyenlerin akıllarına halel gelir.
Halel gelir ne demek?