22 Aralık 2008 Pazartesi

ÇOCUK EĞİTİMİ

İstanbul’u fetheden komutan dünkü çocuktu;

Hepimiz çocuktuk

Çocuk eğitimi; üzerine herkesin konuştuğu ama konuşan herkesin, her nasılsa asıl ‘mesele’yi belirtmediği zorlu bir uğraş, bir imtihan. Müslüman anne – babalar, çocuklarının ‘adam’ olmasını mı yoksa zengin olmasını mı istiyor? Önceliğimiz, büyüdüklerinde çocuklarımızın da hayat anlayışı oluyor. Çocuğunu dershaneye kaydettirmek için, günlerce araştırma yaptığı halde, onu peygamber ahlakıyla yetiştirmek uğruna hiçbir şey yapmayan anne babalar için, Nurettin Yıldız hocamızın derslerinden derlenen çocuk yetiştirme rehberi sayılabilecek bu önemli uyarıları dikkatle okumanızı tavsiye ediyoruz.
Çocuğu büyük yapmak, ona bakan gözlerin bakışıyla başlayan bir eğitimdir. Kendi doğurduğunu küçük görenin verebileceği eğitim, oluşturabileceği örneklik ne olur ki?
Her doğan çocuk fıtrat üzere doğduğuna göre her çocuk orijinaldir. Kıymet verilmeye, korunup kollanmaya müstahaktır. Ebeveynin, eğitimcinin hor gördüğü ya da gözünde büyüttüğü bir iki çocukluk hatası, bir duvarın gölgesinde kaldığı için meyve veremeyen ağaç gibi, çocuğun adam olmasına engeldir. Ebeveynin, eğitimcinin bakışlarındaki horlama, kullanabileceği sopasından daha sindirici ve daha ezicidir. Çocukları hangi okula yazdıracağımızdan ve çocuğu hangi hocaya talebe yapacağımızdan daha önemlisi, ona nasıl baktığımızdır. Allah’ın rahmetiyle, ona bakışımız ileride onun bakış tarzını oluşturacaktır. Ebeveynin çocuğuna derin bakışı da yeterli olmayabilir. Ebeveyn kadar, yakın ve uzak çevrenin de çocuk üzerinde kalıcı etkisi söz konusudur.
Çocuğun çevresinde bir nedenle bulunan akrabalar ve diğer şahısların çocuğa yaptıkları şakalara varıncaya kadar, çocuk muhakkak kontrol altında olmalıdır. Bulaşıcı bir hastalığa karşı gösterilen titizliğin bir benzeri hatta daha da önemlisi çocuğun kim tarafından nasıl yönlendirilebileceği üzerinde gösterilmelidir.
Çocuk, anne babaya emanettir
"Çocuk ebeveynine emanettir. Çocuğun tertemiz mücevher kalbi, bütün izlerden ve etkilerden arınmış durumdadır. Her turlu isleme yapılmaya da müsaittir. Nereye yönlendirilirse oraya yönlenmeye hazırdır. Ona hayır öğretilir ve alıştırılırsa öyle yetişir; dünyada ve ahirette mesut olur. Babası ve onun yetişmesine katkıda bulunan öğretmeni ve eğitimcisi de sevabına ortak olur. Şerre alıştırılır ve hayvan gibi salınırsa asi ve kötü olur. Günahı da ondan sorumlu olana ve velisine olur.
Allah Teâlâ: ‘Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi ateşten koruyun’ buyurmuştur. Çocuğun eğitimi onu, dünyadaki ateşten koruduğu gibi, ahiret ateşinden de korumalıdır. Ahlakına, eğitimine, güzel huylar edinmesine ve kötü arkadaş edinmekten korunmasına önem vermelidir.
Çocukları, çocuk yerine koymayın
Selahaddin önce kucakta taşınan bir bebekti. Çocuk oldu. Nureddin Zengi’nin himayesini gördü. Kudüs askı beynine nakşedildi. Öğretildi, eğitildi. Kafası Kur’an ve hadislerle süslendi.
Sonra büyüdü. Büyük Selahaddin oldu. Kudüs’ü ve gönülleri fethetti. Umuttu, hasret oldu. O küçükken de Selahaddin idi. Ama kim olduğu büyüyünce anlaşıldı.
Fatih Sultan Mehmet de küçüktü. Bebekti. Dadıları, hizmetçileri onu babasının gözüne iyi görünmek için allayıp pulluyorlardı. Bebek olarak doğdu, çocuk olarak bakıldı. Büyüdü. Büyüyünce Fatih oldu. Açtığını açtı, kapattığını kapattı. O küçükken de Mehmet olarak doğmuştu. Büyümeden kimse onun kimliğini bilemedi.
Çocuklar büyüyor da, büyükler diye birileri biliniyor. Büyümüş doğan yok. Doğanlar hep küçük doğuyor. Küçük diye bir kenara bırakılan öyle küçük kalırken, büyütülen büyüyor ve tarih yazıyor, adını, sanını gök kubbeye nakşediyor. Küçüğü küçük görmek büyüğü bilmemektendir. İnsanın kendisini bilmemesidir. Herkes, sonradan büyümüş bebeklerdir. Hatta yokken sonradan yaratılmışlardır. Küçük yok, büyüğün küçük hali var.
Çocuk eğitimi, anne seçimiyle başlar
Annenin hamilelik dönemi çocuğu, salih mümin olarak yetiştirmenin en önemli dönemidir. Eğer anne seçimi yapılmış ise, yetiştirmeye başlanmış demektir. Bu da insan yetiştirmenin yaşının sıfırdan önce başladığını gösterir. İyi bir anne, henüz çocuğu karnında iken dikkat eder. Yediği içtiğinin yüzde yüz helal olması, kulağına giren seslerin kötülükten olmaması, çocuğuna duyuracak şekilde Allah’ın zikri ile meşgul olması yapması veya dikkat etmesi gerekenlerdendir. Sadece kadın için değil, erkek için de böyledir. Çocuk eğitimi, eş seçimiyle başlar.
Bizim hikâyemiz var
Çocuğun yetişip adam olmasında dinlediği hikâyelerin etkisi yüksektir. Önce hikâye olarak kulağından giren şeyler, daha sonra onun yükseleceği merdivenlerine basamak olmaktadır. Hikâye yoluyla, akidemizi, ilmihal bilgimizi, hayattaki maksadımızı, pek çok vermek istediğimiz şeyi verebiliriz. Hikâye, ebeveynin ve muallimin isini kolaylaştırır. Şu kadar ki algılama çocukta her yasta farklıdır. Üç yaşında anlatılabilecek hikâyeler, beş yaşında anlatılabileceklerden farklıdır. Ama muhakkak ‘bize ait hikâyeler’ bizim çocuklarımız tarafından öncelikli olarak bilinmelidir.
Yaramazlık ve haşerelik kötülük değildir
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Çocuğun küçükken yaptığı yaramazlık, büyükken aklının artmasıdır" [Kenzu’l-Ummal]
Çocuk yalan söyleyebilir, eşyaya zarar verebilir, inatlaşabilir, olayları ve kendisiyle ilgili kararları takdir edemeyebilir, bencilleşip sadece kendisini düşünebilir, kardeşlerine ve yakınlarına düşmanca tavırlar gösterebilir, sabırsızlık - tahammülsüzlük gösterebilir, Ödevleriyle, dersiyle ilgilenmeyebilir. Bunların hiçbiri çocuğun işinin bittiğini göstermez.
Zaten ebeveynin ve eğitimcinin görevi de böyle durumlarda ortaya çıkmaktadır. Çocuğu makine gibi kurup, her sabah kalkarak, kendisine verilen talimatları yapmasını bekleyemeyiz. Böyle bir görev, tenekeden ve vidalardan, kablolardan oluşan bir robottan beklenebilir. Etten ve kemikten oluşan, kendine göre istekleri ve zevkleri bulunan, yorulup bıkan bir insandan robotluk beklemek yanlıştır.
Çocuk eğitiminin en geçerli ilk kuralı; haram lokmadan sakınmaktır
Doğumla beraber farklı bir düzeyde eğitim de devam eder. Her dönemin en önemli kuralı, çocuğun kursağından haram geçmemesidir. Bu dönemde çocuğa hayvan sütü verilmemesini tavsiye eden âlimler bile olmuştur. İlk günlerinde iliklerine hayvan sütü girmesinin, hayvan mizacından etkilenmesine yol açabileceğini uyarmışlardır.
Yaşının küçük olması, kendisinin de küçük olduğunu göstermez
İlk günden itibaren, her gün bir fırsattır. Yapılacak isler farklı; ama hedef aynıdır. Bos geçirilen her günü bir zayiat olarak görmek gerekir. Bilhassa annelerin çocuklarını ‘henüz küçük’ görmeleri, müşfik davranacağım diye çocuğun geleceğini, adamlığını ezmesi hatadır. ‘Henüz küçük’ olup olmadığına, ehli ile istişare edip karar vermelidir. Çocuğun yaşının küçük olması kendisinin de küçük olduğunu göstermez.
Çocuğa, yedi yaşında namazı emredin!
Şunu bir prensip edinmeliyiz: Çocuğun gecen her gününün asla tekrarı yoktur. Her doğan güneş yeni bir gün getirmektedir. Bugün yapacağımız is, dunun yerini doldurmayacaktır. Yedi yaş, çocuğun ciddi bir şekilde muhatap tutulup, kendisine emirler verilmesinin uygun olduğu yaştır. On yaşı ise çocuğun muhasebe edilebileceği yastır. Namazı yedi yasında iken emreden, on yaşından itibaren de muhasebesini yapmayı buyuran hadisten bu tavsiye acık bir şekilde anlaşılmaktadır. (Bu hadis Tirmizi, Ebu Davud ve Ahmed’in rivayet ettiği meşhur bir hadistir.)
Kızların Sevabı Başka!
Allah neyi nasıl yaratırsa o öyle güzeldir. Ancak kız çocuğu büyütmeye vaat edilen sevap daha fazladır. Bu da gösteriyor ki kız çocuğu yetiştirmek erkeğe göre daha zordur; sevabı da ona göre fazladır.
Resulullah (sav) buyurdular ki:
“Kim şu kız çocuklarıyla imtihan olur da onlara sabredip yetiştirirse, o kızlar ona cehenneme karşı kalkan olur" (Tirmizi) "Kimin bir kız çocuğu olur da onu gömmez, ihmal etmez ve erkek çocuğa ezdirmezse o çocuk sayesinde cennete girer" (Ebu Davud) Her Müslüman bilir ki: Resulullah (sav)’ın bu müjdesi, doğurmaya ve büyütmeye değildir. Ümmete insan yetiştirecek anne adayı için bu vaatler yapılmıştır. Aranan, kız cinsi değildir. Doğurup adamlaştıran, ilk öğretmen, ilk eğitmen ve ilk kütüphane, ilk takva örneği, en güçlü haram filtresi, fedakâr, cefakâr, çevresinden etkilenmeyen anne adayları yetiştirenlere bu övgüler yapılmıştır.
Endişeye Gerek Yok!
Hemen hemen her çocuk, hareketlidir, yerinde duramaz, çok oynar, taklitçidir, hoşlandığı işin ehli olmak ister, inattır, yarışçıdır, bakar kördür, çabuk kızar-küser, çabuk barışır, çok soru sorar, lüzumsuzu sorar, lüzumluyu sormaz, yersiz hayaller kurar, bozup sökmekten hoşlanır. Çocukta görülen bu olumsuzluklara karsı, ‘Ne kadar da yaramaz!’ diyecek yerde, ‘Şimdi yapmazsa ne zaman yapacak ki?’ diye düşünmek gerekir. Ebeveyn, muallim kendi yaşı basına göre düşünmemelidir. Çocuğun yasına ve şartlarına göre düşünmeye çalışmalıdır.

Hiç yorum yok: