Dünyada hangi meşgaleler bizi oyalar, biliyor musunuz? Kesin bilgiye sahip olmak isterseniz hemen Kur’ân-ı Kerîm’e bakın. Münafikun suresi, ayet: 9-11’de bu sorunun cevabı veriliyor.
Biz de, bu ayetlerden öğrendik. Dünyada insanı en fazla malı ve çocukları meşgul eder. Doymak bilmeyen nefis hiçbir zaman aza kanaat etmez, dâima daha fazla kazanmak ister. Dünya hayatının meyvesi olan çocuklarını daha rahat yaşatmak ve onları kimseye muhtaç etmemek için insan didinip durur. Aslında böyle bir arzu kötü bir şey de değildir. Çünkü zengin olmak, çoluk çocuk sahibi olmak, muhtaçlıktan kurtulmak dinimizin emridir. Kötü olan, yasak olan ölçüyü kaçırmak, çok kazanmak hırsına kapılmak, bunları yapacağım diye ibadetleri ihmal etmek, malım azalır düşüncesiyle Allah’ın emrettiği harcamaları yapmamaktır. Böylesine istenmeyen duruma düşenler, dünya hayatını inafsızca geçirmiş, netice itibariyle zarar etmiş olurlar.
İnsanların çoğu zaafları sebebiyle yapması gerekenleri maalesef ihmal ederler. Ölüm gelip çatınca da “eyvah, ben ne yaptım!” diye pişmanlık duyarlar. Elbette bu faydası olmayan bir pişmanlıktır. İnsan bu pişmanlık içindeyken yeniden başa dönmeyi, yapmadığı ibadetleri yapmayı, bıraktığı açıkları kapamayı arzu eder. Fakat Allah’ın sünneti gereği bu şans kimseye kesinlikle verilmez.
Bu, şaşmaz bir kanun olduğuna göre, hiçbir zevk ve menfaat insana Allah’ı ve O’nun rızasını kazandıracak olan dinî ve insanî görevlerini unutturmamalıdır. Bunu unutanların ahir ve akıbetlerini bize Kur’ân naklediyor. Konu ile ilgili olarak Mü’minun suresinin 99-115’inci ayetlerinin meallerini gelin birlikte okuyalım:
“Nihayet ölüm gelip çatınca der ki:
- Rabbim, ne olur beni dünyaya geri gönder. Ömrümü boşa geçirdiğim dünyada iyi işler yapayım.
Hayır, hayır. Onun söylediği bu sözleri boş lâftan ibarettir. Tekrar dirilecekleri güne kadar onların önlerinde bir engel vardır, geri dönemezler.
Sûra üflendiği zaman artık aralarında soy-sop ilişkisi kalmaz. Birbirlerinin halini de sormazlar.
Kimin yaptığı iyilikler ağır basarsa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
Kimin yaptıkları da hafif gelirse, işte onlar zarara uğrayanlardır. Onlar cehennemde devamlı kalacaklardır.
Bunların yüzlerini ateş yalar da, dişleri sırıtır kalır.
Allah-u Teâlâ onlara:
Benim âyetlerim sizlere okunurdu da, siz onları yalanlardınız değil mi? der.
Derler ki:
- Rabbimiz! Azgınlığımız bizi altetti. Biz sapıklık yaptık.
Rabbimiz! Ne olur bizi buradan çıkar. Eğer tekrar önceki halimize dönersek bizi o zaman cezalandır.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurur:
Alçaldıkça alçalın orada. Artık Bana birşey söylemeyin. Çünkü kullarımdan bir grup insan:
Rabbimiz, biz iman ettik, bizi bağışla. Bağışlayanların en iyisi Sensin, demişlerdi. Fakat siz onlarla eğlenir, Beni anmayı unutarak onlara gülerdiniz. Sabrettikleri için bugün Ben onları mükafatlandırdım. Onlar muratlarına erenlerdir.
Allah-u Teâlâ inkârcılara:
Yeryüzünde kaç yıl kaldınız? diye sorar.
- Bir gün veya daha az bir zaman kaldık; sayanlara sor, derler.
Allah-u Teâlâ da onlara şöyle buyurur:
Pek az kaldınız. Keşke bunu bilseydiniz. Sizi boşuna yarattığımızı, Bize dönmeyeceğinizi mi sandınız?”
Boşu boşuna harcanan bir ömürden sonra insanın duyacağı pişmanlığı, ölümden sonra insanın başına gelecek korkunç macerayı berrak bir üslupla anlatan bu ayetlerin meallerini bir kez daha okuyalım, efendim... Okuyalım efendim..
(MEVLÜT ÖZCAN)
21 Ekim 2008 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder