Hep daha fazlasını isteriz. Her şeyin en iyisi olmalıdır. Eksikliğe tahammülümüz yoktur. Her şeyi madde ile ölçer, manayı göz ardı ederiz. Kimi zaman dualara bile yansır bu durum. Halbuki, her şeyin hayırlısıdır istenmesi gereken. Aksi takdirde Keloğlan gibi, yediğimiz taam bile altın oluverir. Her şeye sahip olduğumuzu ama kimse tarafından sevilmediğimizi farz edelim. Neye yarar tüm bu servet. Neyi isteyeceğimizi, sonucunda elimize ne geçeceğini ve bu isteğimizin bizi nereye götüreceğini düşünmeden dua etmemeliyiz. Bize o an hayırlı gibi görünen bir şey, belki de musibetin ta kendisi olacaktır. Velhasıl-ı kelam; Ne istersek isteyelim, sonunda “Hayırlısıysa olsun” demeyi, kendi iyiliğimiz için ihmal etmemeliyiz.
Zamanın birinde bir padişah yaşarmış. Padişah avlanmayı çok severmiş sık sık avlanırmış.Padişahın aklı selim her şeyin hayırlısı her şeyde bir hayır vardır cümlesini dilinden düşürmeyen devamlı tekrarlayan bir de veziri varmış.Padişahın başına bir şey gelse vezir hep Padişahım üzülmeyin her şeyde bir hayır vardır hayırlısı olsun dermiş. Padişah da vezire bu yüzden çok kızarmış.
Yine bir gün padişah vezirine bugün ava nereye gidelim diye sormuş, vezir bir yer tarif etmiş.Oraya gitmişler vezir doldurup padişah sıkıyor fakat avlanırken padişah elinden yaralanmış, eli kanamış ve elinin yarasını sarmışlar.
Padişah vezirine kızmış, senin yüzünden oldu demiş.
Vezir yine aynı cevabı vermiş :
-Her işte bir hayır vardır padişahım hayırlısı olsun üzülmeyin demiş.
Bunun üzerine padişah vezire çok kızıp, benim elim kanıyor.Sen bana her işte bir hayır vardır hayırlısı olsun diyorsun deyip veziri zindana attırmış.
Vezir zindana giderken yine;
Her işte bir hayır vardır hayırlısı olsun deyip gitmiş.
Padişah yine öfkelenmiş, adamı zindana attırıyorum adam yine aynı şeyi söylüyor...
Başka bir vezir bulmuşlar. Padişah yine av yapmak için başka insan ayağı değmemiş bir yere gitmişler, avlanırken oranın yerlileri bunları faka bastırıp, esir etmişler.Yerliler her gün bir esiri kendi inançları gereği kurban ediyorlarmış, yani insan yiyorlarmış veziri padişahın gözü önünde afiyetle yemişler sıra padişaha gelmiş ama onu serbest bırakmışlar. Çünkü yerlilerin inancına göre sakat el veya ayak parmaklarından biri olmadı mı yemezlermiş Padişah düşünürken birinci veziri aklına gelmiş vezirini düşünüp ona hak vermiş. Hemen ülkesine dönüp vezirini serbest bıraktırmış.
Ama yine soruyu sormuş; “Akıllandın mı?” demiş. Hadi benim elimin kesilmesini anladık, beni yemediler peki senin zindana girmendeki hayır nedir demiş.Vezirde o veciz sözünü söylemiş; “Ben de zindana girmeyip sizinle gelseydim, yerliler şimdi diğer vezir gibi beni de kurban etmiş olacaklardı” demiş.
18 Kasım 2008 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder